EĞİTİM: OTEL VE RESTORANLARDA KALİTENİN SESSİZ GÜCÜ
- Kayhan özen
- 13 Kas
- 2 dakikada okunur

Eğitim, bir işletmenin kalbidir. Hele ki bizim gibi duygularla, geleneklerle ve misafirperverlikle yoğrulmuş bir ülkede... Türkiye’nin en köklü sorunu olan eğitimin eksikliği, sadece okullarda değil, otellerin mutfağında, restoranların servisinde, yöneticinin kararlarında da kendini hissettiriyor. Cumhuriyetin ilk yıllarında Atatürk’ün başlattığı eğitim devrimi sayesinde genç Türkiye kısa sürede büyük bir vizyon kazandı. Fakat sonraki dönemlerde eğitim bu hızını koruyamadı. Şimdi, biz turizm profesyonellerine düşen görev; o vizyonu yeniden canlandırmak, sektörde kalitenin çıtasını eğitimle yükseltmektir.
Bugünün Rekabetinde Eğitim Bir Lüks Değil, Zorunluluk
Turizm sektörü artık sadece konaklama ya da yemek değil; deneyim, duygu, hikâye satıyor. Konuk, artık sadece “kalmak” istemiyor — kendini özel hissetmek, markanın ruhunu yaşamak istiyor.
Bunu sağlayan tek şey eğitimli insan kaynağıdır.
Bir otelin ya da restoranın başarısı; mimarisinde, menüsünde ya da lokasyonunda değil, insan kalitesinde gizlidir. Bugün dünya çapında en hızlı büyüyen markalar, “insana yatırım yapan” işletmelerdir. Eğitimli personel sadece hizmeti değil, markayı taşır.
Üniversite Mezunları ve Sektör Gerçekleri
Üniversitelerimiz artık güçlü, vizyoner eğitimcilerle dolu. Fakat genç mezunlarımız otellere adım attıklarında, teori ile pratik arasındaki farktan dolayı zaman zaman bocalıyorlar.
Benim tavsiyem net:
“Bu sektör, masa başında değil, sahada öğrenilir.”
Genç profesyoneller önce hedefini belirlemeli, sonra da o hedefin mutfağından geçmeli. Departman seçimini erken yapmak, uzun vadede başarıyı getirir. Yıllar içinde resepsiyonist olarak başlayan pek çok genç, bugün genel müdür veya marka koordinatörü oldu. Çünkü eğitim, hiyerarşiyle değil, vizyonla ilerler.
Restoran ve Otellerde Sürekli Eğitim Kültürü
Artık zincir otellerin çoğu, Training Manager pozisyonunu yeniden gündeme aldı. Bunun nedeni basit: Eğitim bir “kampanya” değil, kurumsal refleks olmalı. Sadece açılış öncesi değil, işletme yaşam döngüsü boyunca devam etmelidir.
Batı kökenli zincirlerde uygulanan dört temel model hâlâ geçerliliğini koruyor:
Pre-opening training – Açılış öncesi yoğun eğitim.
On-the-job training – Görev başında gelişim.
Sürekli Eğitim Departmanı – İç eğitim, dil, protokol, servis detayları.
Yönetici Gelişim Programları – Karar verme, liderlik, iletişim, kriz yönetimi.
Bugün buna bir de beşinci madde eklendi:
5. Dijital Yetkinlik ve Veri Odaklı Yönetim Eğitimi. Artık CRM, dijital menü yönetimi, yapay zekâ destekli gelir optimizasyonu ve sosyal medya kriz yönetimi bilmeden yöneticilik yapmak neredeyse imkânsız.
Eğitim Olmadan Rekabet Mümkün Değil
Kalite, fiyatla değil farkla yaratılır. Fark da eğitimle. Hizmet kalitesi düşük bir işletmede pazarlama ne kadar güçlü olursa olsun, satış fiyatı düşmek zorunda kalır. Yani kısa vadede fiyatla rekabet etmek kolaydır, ama uzun vadede bilgiyle rekabet etmek kazandırır.
Turizm artık “görünmeyeni satma” döneminde. Otelin kokusu, garsonun enerjisi, resepsiyonistin bakışı, sosyal medya içeriğinin dili... Hepsi bir markanın eğitiminin yansımasıdır. İşletme eğitimden kısmaya başladığı anda, düşüş sessiz ama keskin olur.
Eğitimle Büyüyen Markalar Ayakta Kalır
Bugün bir oteli ya da restoranı ayakta tutan şey “yer” değil, ekip kültürüdür. Rekabetin sert, beklentilerin yüksek olduğu bu çağda; başarılı olmak için önce ekibi donatmak, sonra markayı parlatmak gerekir.
Benim yıllardır gözlemlediğim şey şu:
Eğitime yatırım yapan işletmelerin kârlılığı, müşteri memnuniyeti ve personel sadakati üçü birden artıyor. Bu da sürdürülebilir başarının en net göstergesi.
“Bir otel binası inşa etmek bir yılda mümkündür. Ama bir marka kültürü inşa etmek, eğitimle yıllar alır.”
Kayhan Özen





Yorumlar